ClickAider Ağustos 2007-MP3 SARKI SÖZLERİ

Blogger Template by Blogcrowds

Melekler gelince ben de gidicem
Hiç görmediğim yerlere
Mesela gezegenlere
Melekler sevinde ben de sevicem
Hiç sevmediğim şeyleri
Mesela sürüngenleri
Melekler gülünce ben de gülücem
Hiç gülmediğim şeylere
Mesela kurabiyelere
Melekler ölünce ben de ölücem
Hiç ölmediğim şeylere
Mesela kum tepelerine
Melekler doğunca ben de doğucam
Hiç doğmadığım annelerde
Mesela bütün renklerde
Melekler büyüyünce ben de büyüycem
Hiç büyümediğim büyülerde
Mesela küçüklüğümüzde
Melekler uyuyunca ben de uyuycam
Sonra uyanıcaz uyku olucaz
Melekler ağlayınca ben de ağlıycam
Sonra akıcaz akıntı olucaz
Melekler uçunca ben de uçucam
Sonra kaybolucaz... ay olucaz
Olucaz... lucaz... ucaz... caz... az... zzzz
Yine uçucam, uyuycam, uyanıcam hep ağlıycam
Yine doğucam, batıcam ama hiç olmıycam
Hiç bir yere konmıycam
Melekler gidince ben de gidicem
Yeniden başlıycam
Kendimi seçebilicem, beni sana verebilicem
Melekler gidince...

Yelkenler geçer ak denizlerden
Maviler büyür
Derin düşlerimde, yerin diplerinde
Bir kuş uçar yele
Masallarım biter
Titretir tenimi gecenin ayazı
Şarkımın melekleri
Korurlar yatağımı, öper yanağımı
Bir kuş konar yele
Masallarım biter
Ölümdür var eden gözü yaşlı aşıkları
Yıkanır dualar
Tanrı verir oyunları
Gülerek bakarlar başım döner ağlarlar
Oyuncular
Hikayem karadır saçlarından düşer
Düşlerin ressamı hep, mavileri seçer
Göğün limanında
Bir kuş ölür yele
Masallarım biter

Kuşlar içimden bir de dışımdan
Yani tarihten gelen alışkanlıktan
Uçtular hep uçtular
Aşklar elimden bir de dilimdin
Yani yürekten gelen ateşlerden
Doldular hep doldular
Düşler ateşten bir de güneşten
Yani kaderden gelen öykülerden
Kaçtılar hep kaçtılar
Güller ölümden bir de dirimden
Yani doğuştan gelen güzellikten
Korktular hep korktular
Düşler düşlükler bir de düşkünlükler
İçimden dışıma akan cennetlikler
Kuşlara gönülden aşık oldular
Kanatlar açıldı
Ateşler yakıldı
Uçan gökyüzüne şekerden takılar takıldı
Öfkeler duruldu
Öyküler yoruldu
Uyuyan kraliçem düşünde vuruldu
Cennetlik oldu

Döküldü dünden kalan küller
Gecenin yeldeğirmeni kollarımdan
Ayrıntılar bir bir şekillendi
Renk verdi kırılan gülbebekler

Yol aldı gençliğim
Dağlara kar oldu
Uçtu uçtu dünya kuş oldu

Bulutlarda kaldı ak şarkılar
Gönlüme düşkün oldu yar
Düşlerde büyüdü gülbahar
Yaşlandı uykum aştı dört duvar

Yola aldı gençliğim
Kalplere gün doğdu<
Uçtu uçtu çiçek kelebek oldu

Düş Sokağı Sakinleri - Kopunca Birbirimizden

Albüm Adı : Düş Sokağı


Kıpırtısız bir deniz upuzun bir gece
Hangisi daha derin bu bilmece
Şu yıldız bir gemi
Bak bu ay ne sessiz
Hangimiz daha deli bu gece
Kopunca birbirimizden ve herşeyden farkedemedik
Sen duvarlar ördün
Bak ben çözüldüm
Bizler mi değiştik bu bilmece
Bu ellerin senin şu güneş ne uzak
Hangimiz daha biziz bu rolde
Kopunca birbirimizden ve herşeyden farkedemedik
Ben bir şarkı yazdım
Bir kuş havalandı
Sen türkü söyledim bu gece
Kopunca birbirimizden ve herşeyden

Dünümden bugüne kalan
sadece bir kış
Zaman öyle zor ki yanımda ol sen
Girdiğim kavgalar baktığım aynalar
Neden hiç büyümez içimde çocuklar
Yanımda ol ki gücüm çoğalsın
Yanımda ol ki sesim dağılsın
Sözünden içime kalan geceyi örttüm
Çünkü ardımda gezen takvimler vardı
Bilemedim yaşanan hangimizin düşü
Şimdi dudaklarında kurumuş gül tadı
Yanımda ol ki gücüm çoğalsın
Yanımda ol ki sesim dağılsın
Zaman öyle uzak ki

Bağışlayın beni sevdalarım
Kendimi parçalara (ahh!) ayıramadım
Alın gidin korkularımı
Saçlarımı ellerinizle okşayın
Hiç bir ayrılık yeniden yeniden yaratmıyor artık beni
Alın gidin korkularımı
Saçlarımı ellerinizle okşayın
Ve bütün ayrılıklar sabah olunca alıyor nefesimi

Kanrevan içindeyim
Gönlümün derdindeyim
Yerlerin dibindeyim
Kurtar ne olur, ne olur
Kanrevan içindeyim
Yarimin peşindeyim
Cennetin izindeyim
Kurtar ne olur

Aşk ağır yükler bindirdi
Küçülen omuzlarıma
Kalplerinizden kaçtım hep
Varıp gittim en karanlıklara
Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma
Cehennemden düştüm hep
Beni hiç görmediler
Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma
Seviştim ve yoruldum
Varıp gittim en yalnızlıklara

Kanrevan içindeyim
Gönlümün derdindeyim
Yerlerin dibindeyim
Kurtar ne olur
Kanrevan içindeyim
Yarimin peşindeyim
Cennetin izindeyim
Kurtar ne olur

Düşlerdir yollarımı ak gelinliğe giydiren
Büyüler dünyamı yakar zehirleyen dansların
Kuytulara bırakılır hep yaşlanan İstanbul aşklarım..

Konuşan vapurlara bindir beni,
Denize örtünecek gözlerim..
Aşk ve acı giysiler denli karmaşık
Şarkılarım geliyor kulaklarıma
Renk renk açılmış dükkanlardan
Bir Beyoğlu sabahı...

Öpüş benimle kraliçem,
Ateşlerinden geçir,
Canımı yak ve uçur beni büyülü ellerinden
Tenimde eriyor güneş boyalı dudaklar gibi;
Çünkü ağlıyor İstanbul akşamlarım...

Çiçeklerdir uykularımı mavi denizlerde serinleten
Hüzünler dünyamı yıkar dikenli dokunuşların
Galata'nın ışıkları indirir perdelerini uyuyan geceye

Göz yaşlarım gülümsüyor tıkanan karanlıklarda
Yaşlı Kız Kulesi üzümlerini döküyor sepetinden..
Sevgiliye kıvrılıyor kalbimin oynayışları
Şaşırıyor adreslerim kafelerin kalabalığından...

Öpüş benimle kraliçem,
Ateşlerinden geçir,
Canımı yak ve uçur beni büyülü ellerinden
Tenimde eriyor güneş boyalı dudaklar gibi;
Çünkü ağlıyor İstanbul akşamlarım...

Gece indi yine alevlenen büyülere
Uyuyan güzel aç kalbimi vurdu
Inanmadim hiç akip giden asklara
Gel gör ki beni sarkilarimda vurdu

Anilar çogalttim mitolojik hikayeler gibi
Tanrim bana yeni hüzünler kurdu
Acilar biriktirdim kurumayan çiçeklerde
Tanrim bana hep yeni yüzler sundu

Aklimi yitirdim bir dolunay zamani
Tasli denli agir
Üzerime yagdi hazan yagmurlari
Uzaktaki güzel girdi karanlik odamdan içeriye
Oysa uykudaydim daha bir düs gelip beni avuttu.

Acilar biriktirdim solmayan çiçeklerde
Tanrim bana hep yeni yüzler sundu
Anilar çogalttim mitolojik hikayeler gibi
Tanrim bana hep yeni hüzünler kurdu

Baharlara verdim üsüyen ellerimi
Bir avuç mavi dua için
Kavusma vaktidir artik birlesecek özlemler
Mahzenlere ittim aciyan çocuk kalbimi

Anilar çogalttim mitolojik hikayeler gibi
Tanrim bana hep yeni hüzünler kurdu
Acilar biriktirdim kurumayan çiçeklerde
Tanrim bana hep yeni yüzler sundu
Bütün zamanlarin duvarlari açtilar kapilarini
Ve ebedi mutlulugun sarkilarini ektiler
Uçurumlar asan kalplerimize...

Düş Sokağı Sakinleri - İkimize

Albüm Adı : Cennet


Başladığımız yerdeyiz ikimizde
Yolların ayrıldığı ve kaybolduğu
Akla kara gibiydik zaten
Yeni cevabı yok soruların
Bazen bulanık bir su bazen berrak gibi görünen
Bir dünyaydık yalnızca
Artık oyun oynamaya hiç mecalim yok
Yaradılışıma aykırıydı herşey
Gözyaşlarım beklerdi hep hep bir kenarda
Aynı başlangıçlar artık
Düşlerin ayrılıp kaybolduğu
Akla kara bir arada durmaz
Hüzün gelir sonra hayatımıza
Yalanlardı oysa bütün oyunlarımız
Hep mutlu gibi görünen
Büyümüş oyuncaklardık aslında
Artık uyku uyumaya hiç mecalim yok
Yaradılışıma aykırıydı herşey
Gözyaşlarım avuturdu beni hep bir kenarda
Farklarımız o kadar çok ki
Geceyi gündüz yapamam
Öyle büyük uçurumlar doğurdun ki
Geçecek bir köprü kuramam
Farlarımız o kadar çok ki
Gündüze gece katamam
Büyük uçurumlar doğurdun ki
Kanatlanıp uçamam..... "kanatlanıp uçamam"

Aşklarım vardır benim
Ne beni ne de mavili hüzünler güzelini anlatır
Bir yelkovan rüzgarıdır düşlerim
Yaşanmayan bir masalda
Güneşi hep yok olan acılarımla beni aldatır
Görünen hep gece oldu gözlerimde yanan çocuğa
Ölüp dirilen bedendim ben yalnızca
Kaçtığım köşelerde birileri bekler
Alırlar gözyaşlarımı
Yeni doğmuş denizlere dökerler
Gurbet yumakları ördüm ellerimde kalbine dair
Bütün limanların dinlenen gemilerine doğru koştum
Her vakit
Patates ve soğuk içecek
Ne de güzel giderdi aşklar sohbetinde
Yazgıya yenilen büyük sevdalardık yalnızca
Bittiği yerden geri döndü masallar
Düşlerin ressamı hep mavileri arzular
Boncuklar düşer merdivenlerden
O hep boncukları kovalar
Değişen zaman mıydı
Yoksa içi boş değişgenler mi olduk
Bütün aşklarım adına hoşçakal dünya
Sen hüzünler güzeliydin
Düşlerime mavilerle girip sonra kaybolan

Aşk tut beni dünya elinden
Yar adına ağıt yaktım duyulsun diye
Geçtim kendimden.
Dünya bak bana yar kalbinden
Aşk adına ateş oldum görünsün diye
İndim göklerden
Yar at beni günahlar giysimden
Ateş adına dünyaya döndüm bilinsin diye
Düştüm gözlerden
Ateş koş bana kum yağmurlarıyla
Dünya adına melek oldum konuşulsun diye
Uçtum beşiklerden
Gizem süzül bana kervanlar giderken
Düş sazına el oldum mevsimler değişirken
Döndüm ölümlerden
Çöl gel bana dökül kalbimden
Güneş adına bulut oldum yar serinlesin diye
Göründüm denizlerden
Taşlar dokunun kalbime
Düşler evimdeyim artık
Acılar adına çiçek açtım yayılsın diye
Toplandım bahçenden
Taşındım teninde...

gözyaşına dök yağmuru
düş uçacak bahara doğru
yollara açılıp konuşacak
mutlu edeceğim yokluğunu

huyumdur hep ölürüm
nice aşklara bölünürüm
ayıptır hep tutulurum
nice ışıkla korunurum

hüzün kovan kuşu gelmiş
gecenin yanağına konuvermiş
ay tenli aşık şarkıma
karşılık vermiş

dışım içimden gelir
yani gölgem kendimden
aşktır ölümden güzel olan
bak ve gör yaşam düşlerdedir

huyumdur hep dirilirim
nice dağlardan dökülürüm
ayıptır hep kararımım
nice öpüşle aklanırım

hüzün kovan kuşu gelmiş
gecenin yanağına konuvermiş
ay tenli aşık
şarkıma karşılık vermiş

"Hoşçakal dünya...
Tekrar arıycam seni...
Ve başka bir mavi hikaye anlatıcam...
Bu defa görünen tarafına"

Zaman durdu
Bir gurbet olmuşken Ankara yüreğimde
Ellerim tutuldu sanki dudaklarım kendime kilitlendi
Hoşçakal sevgilim
Yüreğim durdu
Ne de heyecanla çarpardı
Sana dokunurken ellerim
Tenin beni örterken sevgiyle
Hoşçakal sevgilim
Yaşam durdu kapanıyor gözlerime dünya
Nerede mavi mutluluklar
Nerede sevdamız ve yarın umutlarımız
Hoşçakal sevgilim
Zamanım doldu
Hep birşeyler vermeye çalıştım sana
Bir ömrümü yalnızca sevgi vererek geçirebilirdim
Ama sizin vermeye pek değil hiç vaktiniz olmadı
Hoşçakal sevgilim Hoşçakal sevgilim

Derdime deva eyler gülde öten bülbül
Sonra çabucak uçup uzak doguya kanat çirpar
Çilenin ünü çoktur gönül aynamda
Beklerim yarin iyi eden nefesini
Hicranlar çogaltan göçmen dünyamda
Tütsünün dumani kaplar loslasmis odami
Yilan dansi yapar... benimle... genç bir maharaja...

Hari Krishna... Hari Krishna
Krishna Krishna Hari Hari
Hari Rama... Hari Rama
Rama Rama Hari Hari...

Neyin vuslatina veririm konusan kalbimi
Olgun meyveler gibi sarkarim agaçlarin dallarindan
Günahlar muslugundan kan renginde saraplar içerim
Ay isigi altinda topraga çöküp
Meditasyon yaparim gökyüzüne açilan
Bir Demet ask zamani satin alip ruhumu dinlendiririm
Arinarak çikarim Ganj'in en berrak oyugundan

Hari Krishna... Hari Krishna
Krishna Krishna Hari Hari
Hari Rama... Hari Rama
Rama Rama Hari Hari...

Kabilelere kosarim kollarimi çiçek yapip
Gözlerimle öperim yanima gelenlerin yanaklarindan
Susayan dudaklara açarim avuçlarimi
Dökülürüm isiklar gibi kanayan yaralardan
Tapinirim sonsuz aski bana sunan Tanri'ya
Ilahi yol alislarimin besiginde
Büyülü bir kesis olurum düslemler askina...

Hari Krishna... Hari Krishna
Krishna Krishna Hari Hari
Hari rama... Hari rama
Rama rama hari hari...

Düş Sokağı Sakinleri - Hiç Bilemem

Albüm Adı : Yaşadıkça


Günler düşlerden doğar
Geceler aykırı bakar umutlara
Olduğum yer bu değil
Beni kimler arar kimler sorar
Hiç bilemem anlayamam anlatamam
İçimde kanımı emen kahırlar var
Ne gizlenirim ne kabarırım
Aşkın ile yanar olurum
Tükenmek değildir yoran beni
Aldanmaktır belam hiç kolay değil
Hiç bilemem anlayamam anlatamam
Dışımda canımı alan tavırlar var
Aranırım kırık kalplerde
Bir ışık yanacak diye
Yürürüm ahşap mahallelerde
Bir yıldız kayacak diye
Bütün yalnızlıklar benim olmuş
Nöbetlerim gelir ağlarım
Nöbetlerim gider kovalarım
Kuşlar uçar diyar diyar
El edemem beni almazlar diye
Gurbet çürür güneşin kapanışında
Beklediklerim kalır uçar uçurumlarda
Hiç bilemem anlayamam anlatamam
Düşümde uykumu çalan aşıklar var

Düş Sokağı Sakinleri - Hep Böyle mi Olur

Albüm Adı : Üç


Hep böyle mi olur?
Hep böyle mi biter?
Bak işte değiştin
Seni de kandırdılar

Nerde düşlerimiz nerde sokaklar
Bir nefesin çıkışı kadar kolaydır ihanet
Biliyorsun biliyorsun...

İnsan ümit ederek yaşar
Sen hiç beklemedin
Bulduğunu sandın ama
Kolay değil anlamak

Hep alarak yaşadın
Vermek güçtü biraz
Görmek zaman ister kaçmak en kolay
Biliyorsun biliyorsun...

Oysa yitirdiklerimiz
Belki de görmeyi bilemediğimiz
Ve belki bulduklarımız
Zaten unutmaya çalıştığımız

Sen göğsüme vurulan bir zincir gibi
Kopmadın hayret
Ben gecemde gezinen bir suçlu gibi
Yakalanmadın hayret

Oysa yitirdiklerimiz
Belki de görmeyi bilemediğimiz
Ve belki bulduklarımız
Zaten unutmaya çalıştığımız

Düş Sokağı Sakinleri - Güneşin Değdiği Yerden

Albüm Adı : Düş Sokağı


Düşlerde yaşadık aşkı çılgın kanatlar taktık
Uçmak onurlu bir heyecandı gururlandık
Aşkı bilgelikte aradık rolleri sevdalı bir oyundan
Mavilik olduk uç verdik dudaklardan
Güneş çiçekleri döküldü geceye sevdaya aktık
Dağlar aştık diyar diyar canım bahar kokulu
Cennet eyledik geçtiğimiz her yolu
Bulutlarla yarıştık bilinmeyen alemlerde
Duygularla örüldük çiçekleri dantel bahçelerde
Uçtuk gökkubbede delidivane olduk
Belki değil mutlak aradık düşlerdeki aşkı
Oyunlarını verdi çocuklar bekleyişlere
Sevinçlere batırdık çöküşünü akşamın
Aşık olduk kalplerde doğduk
Uyandık güneşin doğdu yerde
Doğada uyandı rengarenk olduk
Kuşlar şapkalarına örttü yalnızlıkları
Mutlu olmayı öğrendik gülmeleri ağlatmadan
Bayram oldu hayat acıları dağıttık
Düşlerde yaşadık yeniden varolmayı
Bebekler ağladı gül dikenini geri çekti
Kanat çırptık öptük onu güneşin değdiği yerden

Düş Sokağı Sakinleri - Gülden Geçer Ömrüm

Albüm Adı : Cennet


Maviler aşkınadır aşka verdiklerim
Aşıklar uğrunadır uyuyan düşlerim
Çıkar beni topraktan saçlarıma yağmur yağdır
Gülden geçer gönlüm Tanrıya uyanmıştır
Baharı koklar gibi yapma içimdeki benlik
Güneşi öp ve kutsal ay'a sarıl
Okyanuslar aşıp gel bedenlerdir artık uçan her yel
Gülden geçer gönlüm Tanrıya uyanmıştır
Gecelere sönmeyen ışıklar sundum
Dudağım kurudu suda aktım
Dünya gibi cennet başlı cehennem görmedim
Gülden geçer gönlüm Tanrıya ulaşmıştır
"Günaydın Dünya

Maviler aşkınadır aşka verdiklerim
Aşıklar uğrunadır uyuyan düşlerim
Çıkar beni topraktan saçlarıma yağmur yağdır
Gülden geçer gönlüm Tanrı'ya uyanmıştır

Baharı koklar gibi yapma içimdeki benlik
Güneşi öp ve kutsal aya sarıl
Okyanuslar aşıp gel bedenlerdir artık uçan her yel
Gülden geçer gönlüm Tanrı'ya uzanmıştır

Gecelere sönmeyen ışıklar sundum
Dudağım kurudu suda aktım
Dünya gibi cennet başlı cehennem görmedim
Gülden geçer gönlüm Tanrı'ya ulaşmıştır

"Günaydın Dünya"

Kanatlardir beni gül kokulu yare yaklastiran
Günahlar tutkumu kalbimden söküp
Bembeyaz bir tülbentte... aklastiran
Soyunurum ve çirilçiplak kalirim üzüm salkimlari
aralandiginda
Yasli bir ari gülümseyip petegini verir bana
Düellolar kazandi kollarim
Ask ilaçlari tadip durdu
Tanridan gelen sunagim
Yesiller giymis bir çift göze düstüm
Kör olmus ateslerle oynastim.
Büyülü sarkilar dolandi dilimdeki zincire
Bütün alemlere iyilestiren dualar yolladim...
Kul bildim kendimi
Yollara ugurlandim
Kül ettim aciyan etimi
Daglara tirmandim
Yarenliktir
Beni gönül ölüslerine tasiyan
Kararan elbiselerimi ellerimle yikayip
Gözyasi agacinin kollarinda aydinlatan
Sarhos yapar mayhos benligimi
Agaçlardaki yasak meyveler.
Kör kalir gözlerimdeki renkler
Bir tek aglayan ve aglatan güzelin rengidir isiyan

Tapindim ölenler askina kalbimdeki Tanri'ya
Bagdas kurup baris çubuklari içtim
Dize gelsin diye dünya
Karsilik beklemeden iyilik yapanlari kucaklayip
Demlenmis bir mutlulukta beklettim
Kasirgalara biraktim çirkin ruhlari
Yalnizca çiçek memeli kadinin askindan geçtim
Kul bildim kendimi
Yollardan agirlandim
Kül ettim aciyan etimi
Daglardan isinlandim
Kaybetme beni hayat
Karninin en yumusak yerinde tasi burusmus kalbimi
Çünkü çiçekler kadar çok sevdim ben,
Benimle paylastiklarini ve uzaktaki sevgiliyi
Koktun... Koktun... Hep koktun
Güzel tatlar biraktin soludugum havaya
Yari aralik duruslarla bakardi dünya
Düslere rengarenk bir yasam sunan boyacilarina
Dinledim... Dinledim... Hep dinledim
Gün dogumuna kadar uzayan gizemli sarkilar duyurdun
kulaklarima
Sonra gözlerinden düsmüs bir gece gibi ortaliklarda
dolasip dagilmis saçlarimi taradin
Efektler verdin içi disina tasmis
Çatlamis dudaklarima bir ask yapragi kondurdun
Çikarttin tamamlanmis sihri disariya
Büyü... Büyü... Büyü...
Büyülerle büyülendirilmis büyü
Daha çok büyü ve kusat her yanimi
Karanliklar aynami kir ve son sarkimin çöller bölümüne
götür beni
Ask... Ask... Yalnizca bir demet ask adina...

Gecenin rengi
Keyiflerimin bereketi
Uykumun bebek dilli
Erişilmez cenneti

Hiç kaçıramam
Geçmiyor duman
Bir nehir akar
Ayaklarımın altından

Meşaleler yaktım göğun bahçelerine
Ellerimi verdim uykucu meleklerine
Meyveler topladım perilerin tacından
Aşıkları kaçırdım yılların şarabından

Ay döner bana
Uykum koşar sana
Ağlarım ölür diye gece... kana

Gecenin rengi
Ellerimin keyifligi
Uykumun düşek tenli
Erişilmez cenneti

Hep kaçırırım
Ölmüyor zaman
Bir nehir akar
Ayaklarımın altından

Meşaleler bıraktım göğün eteklerine
Küllerimi verdim ağlayan gecelerine
Meyveler dağıttım perilerin duduğından
Şaraplari akıttım aşkların diyarından

Ay döner bana
Uykum koşar sana
Ağlarım ölür diye gece... kana

Bilemedim düşlerin bu kadar korkak
Ellerimden uzak olduğunu
Göremedim uykuların bu kardar küçülmüş
Düşlerimden ayrık durduğunu

Yapamam kendime kötü gözle bakamam
Segiliyi yerinden oynatamam
Ölemem uğruna içimde güller dikemem
Sevgiliyi aşkından edemem

Güneş bile ağlar halime
Ne olacak diye sorar kendine (x2)

Bilemedim düşlerin bu kadar yorgun
Ellerime tuzak kurduğunu
Göremedim uykuların bu kadar ellenmiş
Düşlerime düşman olduğunu

Yapamam kendime kötü gözle bakamam
Yelkenimi yerinden oynatamam
Ölemem uğruna içimde güller dikemem
Yelkenimi aşkından edemem

Güneş bile ağlar halime
Ne olacak diye sorar kendine (x2)

Güneş bile ağlar halime
Kapatır kendini öldüren geceye
Güldüren düşlere

Gitmem gerek bu şehirden
Bir rüya oldun sevdamın gergefinde
Neden çocuklar beni gösteriyor
Yağmur yağsa güneşin yerine

Ha gayret güzelim gayret
Biter elbet bu yağmur sabret

Sensizlikten olsa gerek
Çekilmez oldu buralar
Hep benle beraber bulamadıklarım
Bak cesaretim yok artık
Geç oldu yorgunum
Yine deli oldum sayende
Saçında rüzgar

Ha gayret güzelim gayret
Biter elbet bu yağmur sabret

Ayrılıktan olsa gerek
Gecikiyor sabahlar
Hep benle beraber unuttuklarım
Dönmüyor epeydir başım
Denizler yalan
Sevmek ateş olurmuş derler
Yanmak yalan

Şimdi öyle uzakki geldiğim yollar
Yanlış bir öyküdeyim beni yeniden yaz

Bir çocuktum sevmiştim
Avuçlarımda aynalar
Gayret et güzelim elini uzat

Ha gayret güzelim gayret
Biter elbet bu yağmur sabret

Oyunlar kayboldular
Göz yaşı kuş oldu uçtu ayrı dünyalara..
Dinlendim,filizlendim
Başkaları girmedi hiç hayatıma..

Üzülmek mi yanlış yoksa sevinmek mi?
Ayıramam kendimi kendimden bile bile..

Uzadı yol,çatallandı
Gönlüm bir kuş oldu,hayıflandı..
Sevgiler yağmur bekler
Tek bir güneş hiçbir şeye yetmez ki..

Ölmek mi doğru yoksa yaşamak mı?
Ayıramam ayrılığı ayrılıktan bile bile..

Ufunetler çıkın gidin gözlerimden
Aşık bekler beni en mahrem yerinden..

Koklayamam,duyarım ayrı kalmanın cinnetini
hımm en derinden..

Oyunlar kayboldular
Göz yaşı kuş oldu uçtu ayrı dünyalara..

Üzülmek mi yanlış yoksa sevilmek mi?
Ayıramam kendimi kendimden bile bile..

Ufunetler çıkın gidin düşlerimden
Aşık bekler beni en mahrem yerinden..

Koklayamam,duyarım ayrı kalmanın cinnetini
hımm en derinden..
hımm en..
şşş...

Düş Sokağı Sakinleri - Düşlerin Büyüsü

Albüm Adı : Cennet


"Geçmişi onu çirkinleştirdi hep
Ve bu dünyadan alıp götürdü..."
Ayrılıklar beni büyütür
Yanılgılar aşkı gördürür
Düne ait olan hoş paragraflar
Artık... seni hep öldürür
Düne ait olan hoş paragraflar
Artık... beni hep güldürür
Yolların hep vardır sonu
Aşıkların başkadır yolu
Bugüne gelen hoş şarkılar
Artık... senden alır onu
Bugüne gelen hoş şarkılar
Artık... benden götürür onu
Boşa geçen hayat gelir mi sandın
Gece oldu bak yine aldandın
Herşey geçer demiştim yalnız hayat kalır
Düşlerin büyüsü de bir gün dağılır
Belki değildi mutlak hayatı paylaşırdık
Birdenbire girmeseydi ayrılıklar aramıza...

Düş maviyle uyandı
Güneşi yorgun dünyalara
Gece oyunları oynardık yarı uykulu şiirlerde
Düş maviyle uyandı
Öper gibi yar uykularını
Dönüşü yok sevdaya dikilmiş çiçeklerdi o oyunlar
Sevgiler kendi renklerini değiştirdiklerinde
Değişken yüzler girerdi hep aynalara
Yine de sevgiyle bakardık onlara
Ve öperdik ak alınlarında
Yağmur düşerdi sevincin aktığı yollara martılarla
Düş maviyle örtündü
Yağmurla kardeş bedenlere
Sevda oyunları dönerdi çırılçıplak gölgelerde
Sevgiler kendi renklerini bulduklarında
Kendilerine kavuşuyor yüzler yeniden aynalarda
Düş sokağında yaşardı
Renkli cıvıl cıvıl düşler
Ve sakinleriydik bu sokağın
Düşler birikmiş sevgilerimizdi

Düş Sokağı Sakinleri - Düş Sokağı


Konuşmayı öğrendik henüz susmasını bilmeden
Bilgeliğe soyunduk çıplak kaldık, utandık
Rüyalar anlattık birbirimize inanmadan öyle
Sunulmuş özgürlüklere katıldık, çoğaldık
Kelimelerle oynadık adına gerçekler dedik
Kendimizi tanımadan sevmeye özendik, gizlendik
Masallar anlattık birbirimize inanmadan öyle
Gecikmiş sevgilerle ağırlandık, aldatıldık
Durmadan koşuşturduk ulaşabilmeye
İsimlendirdik herşeyi gururlandık
Zaman akıp gider miydi
Sorun muydu bu yollar
Ya da neye yaşadığını bilmeden
Sonsuz muydu yürüdüğümüz bu sokaklar
Ya da bir düş müydü yaşamak
Var olmak görebilmek
Düş olmak

Düş Sokağı Sakinleri - Dünya Bana Doğru Eğildiğinde

Albüm Adı : Cennet


Gözlerini kapat yavaşça
Aşk konacak uykuna
Gözyaşlarını ört usulca
Düş ağlayacak aşkına
Dünya bana doğru eğildiğinde
Güneşlik bir veda yeter bana
Düş gördüğünde kül renginde
Ellerin boğacak beni
Maviye çalacak akan kanım
Beni öldürdüğün yerde
Dünya bana doğru eğildiğinde
Güneşlik bir dua yeter bana
Geç atşten yan kalbinden
Beni unut ve öyle gel
Al ellerimi ver düşlerini
Acıyı tat ve öyle gel

Bebeğimin dilindedir gül
Hançerimin bağrındadır ateş
Ölümün elimden olacak
Ecel beni yanına alacak
Ey aşk!
Hiç... uyandırma
Geceleri
Düşüm korkar, benden kaçar ...mmmm
Uzaklara dalar gider
Sevişirken yelkenliler
Çiçekler doğar güneşimin denizinde
Aşkın rengi olmaz
Haydi konuş benimle
Dehşetinle gel
Şehvetini de getir
Koynuma girip beni öldür
Sevdamı da ye bitir
Bebeğimin dilindedir gül
Hançerimin bağrındadır ateş
Ölümüm elinden olacak
Ecel beni yanına alacak
Ey aşk!
Hiç... uyandırma
Geceleri
Düşüm korkar, benden kaçar
Uzaklara dalar gider
Sevişirken yelkenliler
Boşunadır çırpınışlar
Gözlerden akıp gider kurumuş yaşlar

Sözlerin gizindeyim zaman geçmiyor
Bilmeceler denizindeyim gücüm yetmiyor
Dışarda kavgalar devam eder çoğalır sesler
Biz güneşler büyütürken içimizde
Herkes kendine bir yol çizer ve zaman geçer
Sen kendine koşarsın kimse bilmez
Kapılar var ki yüreğinde hiç girilmez
Gezdiğimiz yerlerse hep bizi söyler
Sen ve ben
Sonsuzluğa dönen değirmen

Bütün çiçekler,
Acinin duvarini deldiler
Yalnizlik gurbet oldu siirlerde
Arkadasliklar verdiler bizlere
En içten ve bilgece
"Bütün çiçekler..."

Bütün çiçekler
Bir kadinin aglayisindan geldiler
Gözyasi bebek oldu ay vakti
Mutlu oyuncaklar hep içimizdeydi
En sicak ve en deli
"Bütün çiçekler..."

Bütün çiçekler
El degmemis renklerini açtilar
Çirkinlikler güzel oldu dillerde
Bakirlikler verdiler düslere
En masum ve kardesçe
"Bütün çiçekler..."

Bütün çiçekler
Büyülü bir gelinlige döküldüler
Kokularla büyüttüler sevgileri
Yere düsen bir kar tanecigi gibi
En temiz ve en diri
"Bütün çiçekler..."

Çiçek memeli bir kadindir bütün çiçekler
Hayat boyunca gökyüzünü seyrederler
Gün geceye döndügünde
Sessizce...
Beni ziyarete gelirler
"Bütün çiçekler..."

Düş Sokağı Sakinleri - Cehennemden Cennete

Albüm Adı : Cennet


Cehennemden geldim cennete gidicem
Seviştiğim dünyayı da yanımda götürücem
Acılarımı gömdüm
Günahlarımı yaktım
Dövüştüğüm sevdaları
Aşkında büyütücem
Şeytanımı öldürdüm bebeğimi büyütücem
Yandığım dünyayı da dalbimde küçültücem
Denizleri taşırdım bulutları delicem
Şişedeki küllerimi topraklara serpicem
"Hadi uyu... güzel düşler gör... hadi uyu"
Denizlerle oynaştım
Güllerimi öpücem
Kurumayan dudağımı yaralara bölücem
Yalanlardan dumanlandım ben
Doğum batmakta hep takıldım kaldım
Kavgalardan bulandım ben
Batıp doğmakta hep yalanmış baldım

Düş Sokağı Sakinleri - Canan

Düş Sokağı Sakinleri - Canan

Albüm Adı : Cennet

Dağlara yol eyledim
Kalplere aşk derledim
Beni bir sevda vurmuş
Canan'a ben neyledim
Geceyi gündüz ettim
Çiçeği dost belledim
Canan uykudan kalkmış
Aşkı cennet eyledim
Bebekler meme emer
Topraklar yağmur bekler
Canan yanımda olmayınca
Bu can ateşlere girer
Kuşlar uçar göklerde
Şarkılarım hep dillerde
Gurbet çekmek ne zormuş
Canan uzak ellerde

Bulutlar adina söndürüyorum atesimi
Bir tek sen aglama diye
Kalbinden havalanan hüzünlü martilar gibi
Uçup uçupta gönlümü yaralama

Yiten renkli sahneler var
Yasanmis ve yarim kalmis
Koparma hiç yaralarini
Solugunu kusatan acilar ugruna
Kaybolur gider gülüslerim
Büyü yol alir sonsuzluga

Yavasça gel ve dudaklarimi oksa
Ölecegim yosunlar kokan çiçekli yataginda
Yanimda kal hep, yüzen denizler gibi
Tanri ödüllendirecek bir gün
Beni ve kalbini...

Yagmurlar adina karartiyorum günesimi
Bir tek ben gece olayim diye
Kalbinden sarkan portakal agaçlarina bak
Gögün tülleri kapatiyor dünyamizi artik

Koparma hiç saçlarini biten yasamlar ugruna
Kaybolu gider gölgelerim
Ask yol alir sonsuzluga

Yavasça gel ve yanaklarimi oksa
Ölecegim baliklar kokan dantelli yataginda
Yanimda kal hep, yüzen denizler gibi
Tanri ödüllendirecek bir gün
Seni ve kalbimi...

Derinlere çek beni... En sicak derinlere
Tütsüler bahçende yer aç bana islanmis düsler gibi
Büyüler askina yakacagim yeniden
Basimda dolasan haleyi... haleyi

Beni tanimayin artik bu sehirde
Beni tanimayin artik bu sehirde
Bu sehirde beni tanimayin artik
Artik beni bu sehirde tanimayin
Tanimayin artik beni bu sehirde...

Düş Sokağı Sakinleri - Biliyorum Hayat Yeniler Kendini

Albüm Adı : Üç

Geceler çabuk biter
Renklenir gündüzler
Bahar kokar bütün sevinçler
Geç geldi sevda
Yorgun ama duyarlı
Biliyorum hayat yeniler kendini

Onur verdin bana
Dünyaya ve uyanışıma
Beklentiler an gelir gerçek olurlar
Biliyorum hayat yeniler kendini

Cennet bulunduğum yer
Yolumda çiçekten halkalar
Sevda kokuyor ayaklarım
Günışığı gözlerim
Dingin ve erdemli
Bilincim parlak bir yıldız

Heyecan getirdin bana
Hayata ve aşka
Sevgiler an gelir sevda olurlar
Biliyorum hayat yeniler kendini...

Sessizlik içime çökmüş,bir uyku gibi
Bütün sokaklarım beni unutuyor
Beyoğlu' nda bir öğle vakti
Herkes kendisi gibi!
Zaman bir çocuk gülüşü, içimde yaşlanan
Kaçışlarım beni hiç saklamıyor
Beyoğlu' nda şu güneş uykumu gezdiriyor
Kelimeler etime gömülmüş, bir bıçak gibi
Bütün gecikmelerim seni hatırlatıyor
Beyoğlu' nda dükkanlar artık en çok satanı çalıyor
Girdiğim sinemalar yalnızlığım oldu
Bilmeden beni sana üzüyor
Bindiğin o tramvay yüzünü unutmus
Bilmeden beni sana benzetiyor
Herşey benden önce ben senden sonrayım
Ellerim bu değildi ki eskiden tanırdım kendimi

Ben gecenden geçen bir beyaz geminin
Eskimiş hüzün sesiyim
Düşün ki ben yolcumla eskiyorsam eğer
Neyi anlatır sana rengim?
Sana gönderdiğim dalgalarımın sesi
Hangi yanına vurur içinin?
Yaşam karşı durmaksa yaşanan yalanlara
Ben nasıl gecenden geçeyim?
Söyle, ben hangi rengimi seçeyim?
Söyle, ben hangi bekleyişin nedeniyim?

Eylül'ün batışına kaparım gözlerimi
Mayıs'ın doğuşuna açarım düşlerimi
Çiçekten yana kullan geçikmiş seçimini
Aşktan yanadır hep dolu dizgin düşlerim
Direnen tükenişlerim
"Eylül aşklarımın bittiği yerde başlar...
Ve yine Eylül aşklarımın başladığı yerde biter"
Eylül'ün doğuşuna açarım gözlerimi
Mayıs'ın batışına kaparım düşlerimi
Çiçekten yana kullan eskimiş sevgini
Aşktan yana oldu hep serüvenci düşlerim
Eriyen tükenişlerim
Beni hiç ellere verme
Çünkü ellere sığmam
Ardımdan gözyaşı dökme
Gözyaşlarında boğulmam

Şarkılarım güneşten gelir
Bütün denizleri bana getirir
Sıcak bir yaz ve bir yudum aşk
Büyülü mavi aynamın içindedir
Hafifçe gel kendini düşlere ver
Gülerek ağlamak çok güzel
Yarım mutluluklar beni tam doğuramaz
Kırık hikayeler dokunulmayı bekler
Beni al uykumdan
Balık kokan kumsallara batır
Beni al uykumdan
Meltemi dudaklarımdan kaldır
"Ağcedey kov vatşey kuflaj..... hey! uykudayım.
Tatlı bir mavi düşün ortasındayım."
Doğaya bütün herşeyimi verdim
Yine de aşkım altında kalmadı
Ben duvarlarını yıktım attım
Yine de bir gören olmadı
Şeytanları defettim düşler ülkemden
Tanrı beni mükafatlandırdı
Cennete girmeden önce
Daha yenecek meyveler vardı
Beni al uykumdan
Balık kokan kumsallara yatır
Beni al uykumdan
Meltemi dudaklarımdan kaldır

Güller getirdim ak yanaklarina
Elma ve portakalli bardaklarina
Uyudun ve uyandin
Kalp semsiyemin altinda
Bense düslere ask tohumlari biraktim... Eros'u çagirdim
Sevda mesaleleri yanmali diye

Güller taradim al saçlarinda
Elma ve portakalli bardaklarinda
Güldüm ve agladin
Oyun agacimin altinda
Bense düslere bebek tohumlari biraktim... Eros'u
çagirdim...
Sevda mesaleleri yayilmali diye...

Ben benden geçtim sana geldim
Ölümden bile güzeldi hayalin
Ben benden geçtim sana geldim
Ölümden bile güzeldi gözlerin...

Güller diktim çiplak bedenine
Elma ve portakalli bahçelerine
Öldün ve yeniden dogdun aynalarimin içinde
Bense düslere sonsuz kapilar açtim... Eros'u çagirdim
Sevda mesaleleri yakmali diye...

Ben benden geçtim sana geldim
Ölümden bile güzeldi hayalin
Ben benden geçtim sana geldim
Ölümden bile güzeldi gözlerin...

Güller büyüttüm bebek isleyen karninda
Masallara yol aldik
Altin besikten sandalimda...

Düş Sokağı Sakinleri - Belki Değil Mutlak

Albüm Adı : Düş Sokağı


Bir garipliktir gider benim diyarlarımda
Güneşim varken ve ben onu gömmeden önce
Tüm harikalıkları beraberce yaşardık
Herşey o kadar iyiyken
Yeniden anılarda kaldık
Belki değil mutlak umudu paylaşırdık
Birdenbire kapılırdık o pembe hayallere
Birlikte tek bedende
Belki değil mutlak onurlu yaşardık
Birlikte tek bedende
Birdenbire uçardık o pembe bulutlarda

Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim
Gönlüm senden geçmez
Bana döndü hep sözlerim

Unutmak o kadar kolay mı sandın?
Ayrılık bana aşktır artık

Dağılmış saçlarım gönlünün yatağına
Uyandırma
Sabah olsun ben giderim
Sen kal rüyamda

Aramak o kadar kolay mı sandın?
Yolların bana aşktır artık
Ah gitmek o kadar kolay mı sandın?
Yolların bana aşktır artık

Sesim bende bir yabancı gibi
Şaşarım
Gönlümün takvimine şiir oldu yüzün
Ararım

Ah bulmak o kadar kolay mı sandın?
Aramak bana aşktır artık

Cenneti getir bana
Denizlere açilayim
Dünyayi boya aska
Baliklara kanat takayim

Günesin hüznü ay kadininadir
Gözlerimde yanan ates
Kalbindeki yagmuradir

Gelecege götür beni
Düslere yuva olayim
Geçmisi gördür bana
Aski acidan kurtarayim

Günesin hüznü ay kadininadir
Gözlerimde yanan ates
Kalbindeki yagmuradir

Ölümü al benden
Pembe bebekler dogurayim
Geceyi ver bana
Asiklara resimler sunayim

Günesin hüznü ay kadininadir
Gözlerimde yanan ates
Kalbindeki yagmuradir

Zaman arindir yorgunlugumu artik
Yaban kuslarini gGetir yanlizligima
Ben ve düslem rüzgarlari yankilanacak
Aralik kalmis penceremde
Oynatilmamis filmlerin perdeleri kaldirdiginda
Çünkü hüzünlüdür günes
Yanlizca Ay Kadinina...

Düş Sokağı Sakinleri - Ay Gözü Yaşlı Bakar

Albüm Adı : Üç

Gülerek yudumladım yılın yağmurları
Eğildi bahar dalları
Koştum rüzgarlara bulut kuşuyla
Öpüldüm coştum dalgalarla
Uyanmadım hiç uykuluğumun içinde
Ufuklara daldım doyumlandım
Beni bekleyin göçmen kuşlar
İçimden çıktı busecik makamlar
Boncuklu heceler
Mutluluk verir bana

Uçmayınca hayatlar bölünür
Bölündükçe uykularda ölünür...

Goğün kudretini üstüme örttüm
Güçlendim güzelleştim
Şarkılar söyledim
Aşık gördü beni
Gözlerimi deldi
Uyaklı sevişmeler hiç tükenmedi

Uçuşun mavi kanatlar
Büyür gider gülücükler
Neden bu yaşlar?

Yeller alır gider geceleri
Ay gözü yaşlı bakar
Tümden gelip
Tüme varan insanlara

Düş Sokağı Sakinleri - Aşk Eskitir Beni

Albüm Adı : Üç

Aşk eskitir beni
Hayallerim bekletir
Her şey yaşanır
Ama bazı şeyler küflenir
Yaşam beni benden alır
Yine bana verir

Da ra ra ra Da da ra ra
Karışır aklım
Kendime döner dururum
Ardımda kalanları
Goğsümde yeniden doğururum
Yaşam beni benden alır
Kimlere verir

Sen hiç bilmezsin
Nasıl yalnızlık büyütür insan
Sen hiç görmezsin
Nasıl yaşlanır severken insan
Sen istersen yüreğin ayışığında
Gecene masal olur

Sen istersen bu gök boyanır
Bu mavi hep kalır
Sen seversen bu yürek havalanır
Bir çift kanat olur
Sen gidersen gözlerim parçalanır
Bana hangi tarafım kalır...

Bulutlardı yağmuru getiren
Hüznüm bulut oldu
Yağmur oldu yasak sevdamız
İnatla gurbete doğdu
Acıya büyüdü sevgiler karanlıklar kentinde
Güneşi hiç göremeden
Oynadığımız bir oyundu
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan
Yitirmekten yitirilmekten
Korkudan korkmalardan
Aldatmadan aldatılışlardan
Hiç almadan hep vermelerden
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan
Yasaktı bize sevda yaşamak
Aramızda hep birileri oldu
Aramızda hep sende oldun
Ben yalnız seninle doğdum
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan

Aşkların şehridir yitip gittiğim yer
Yorgun akşamların tükendiği
O köhne evcilikler
Kahveci güzeli meryem ana
Denizden çıkıp gelen eftelya
Sahroşun damağındaki peynir gibidir
Dirilişler...

İçimden atamadığın çılgın aşk
Bakir bir gelin gibidir
Kifayet et sevgilim
Ölümlerden doğar sıcak düşer
Korkak, hain ve bitap ölümlerden
Arkan dönmeden yürü git
Yürümekle açılır kefenlikler
Güneşe batırırım yüreğimi
Günahların erir
Benim aşklarım hep beni tüketendir

Olduğun yerde dur
Beni yorma öldürme
Sevdam şarkımdadır
Acıyı içime çökertme

Ağlar yelken suya düşer
Dalgalar büyür düşüm biter
Alma beni ölüm meleği
Öper aşk mavi yeli
Ağlar yelken üşür düşüm
Acım büyür kanar iki gözüm
Alma beni ölüm meleği
Kovacak şeytan tüten rengi
Ağlayışlar ak varoluşlardır
Beni uyandıran kara korkulardır
Ağlar yelken içime düşer
Düşler uyur kuşlar döner
Alma beni ölüm meleği
Ararım her gün doğduğum eceli
Ellerimdendir yelkene düşkünlüğüm
Ağıtlar hep maviye ölüşlerdedir
Aşık uçar tok uykularada
Alma beni ölüm meleği
Bulurum bir gün öldüğüm eceli

Bakir bir gölgenin içinde koklamıştım
Kır çiçeklerini
Dur dememiştim hiç zamana
Biliyordum akıp gitmeliyidi an
Sevdamıda götürmeliydi...
Cennetimin bakir cibilliğini
Aşk birden doğ
Aşk birden bat
Beni yanına kat
Al götür günahlarımı
Ak teninden sıyrılıp
Yüreğindeki aç
Sonsuz kuyunun içine at
Düşten yumak oldun alıp gittin
Günahları...
Tenindeki bahçeden uzayıp gelirken
Kuş dalları
Çiçekler döküldü çıplaklığındaki
Mavilikler nehrine
Boğuldum bir balık oldum
Aşk birden doğ
Aşk birden bat
Beni yanına kat
Al götür günahlarımı
Ak teninden sıyrılıp
Yüreğindeki aç
Sonsuz kuyunun içine at

Düş Sokağı Sakinleri - Al Beni Yar

Albüm Adı : Düş Sokağı

Bulutlardı yağmuru getiren
Hüznüm bulut oldu
Yağmur oldu yasak sevdamız
İnatla gurbete doğdu
Acıya büyüdü sevgiler karanlıklar kentinde
Güneşi hiç göremeden
Oynadığımız bir oyundu
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan
Yitirmekten yitirilmekten
Korkudan korkmalardan
Aldatmadan aldatılışlardan
Hiç almadan hep vermelerden
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan
Yasaktı bize sevda yaşamak
Aramızda hep birileri oldu
Aramızda hep sende oldun
Ben yalnız seninle doğdum
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan

Oturmuş adamlar ak adanın tapınağında
Aşıklar gelir meyve verir yeni doğanlara
Ölüm müdür içimde kırılan dalgalar
Tükenir ömrün yorgun arkadaşı olan
Canım bahar

Ağladıkça ben kayıp gider yelken
Dünya yıkılır düş avına atılır

Bağışlayın kuşlar gömdüğüm acıları
Kurban verdim şeytanlara
Küçük canımı

Ağladıkça sen uçup gelir yelken
Dünya açılır av düşüne katılır

Doğadır büyülü yaşama hayat veren
Yelleri aşıkların koynunda seviştiren
Vurgun mudur gözlerim güzelin yaşlanışına
Günahın eridiği tende
Kurtuluşum olan ölümü beklerim

Ağladıkça ben kayıp gider yelken
Dünya yıkılır düş avına atılır

Bağışlayın kuşlar gömdüğüm acıları
Kurban verdim şeytanlara
Küçük canımı

Ağladıkça sen uçup gelir yelken
Dünya açılır av düşüne katılır...

Ağladıkça ben...

Ağladıkça ben kayıp gider yelken
Ağladıkça sen uçup gelir yelken

Aynı kaldı düşümdeki ağaçlar
Açtım gözlerimi çiçek açtılar
Aynı kaldı düşümdeki ağaçlar
Açtım ellerimi sevda oldular
Doğdun o vakitte
Ölmüş bir sevdadan aldın
Kendi sevdana kattın yaralı yüreğini

Kapandı ellerim kollarım çiçek doldu
Aynı kaldı heyecanım bağlılığım oldu
Kapandı gözlerim geceler gündüz oldu
Aynı kaldı heyecanım
Ben teninle oldum

Dokundum genç kadınlığına
Hafif çekingendim
Tanıdım aşkı bağlandıgıma inandım...

Al beni yar aşkın içine
Yüreğime can ver
Çünkü yüreğim seni bekler

Al beni yar aşkin içine...

Süzülüp geçerim geceden
Zaman akar ayak uçlarımdan
Sessizlik gelir yerini alır
Bir öykü zorlar dilimi

Ben söylerim sen
dinlersin
Birden filizlenir düşünceler
Silinir dünya açılır kapılar sonsuzluğa
Du ri ri da

Biter gece düşler devam
eder
Usul usul söylenir türküler
Avucumda kavrulmuş bir yaz
İçim hüzün dolu okyanus

Ben yağarım sen büyürsün
Birden filizlenir düşünceler
Silinir dünya açılır kapılar sonsuzluğa
Du ri ri da

Aganta burina burinata
Aganta burina burinata

Açılır ellerim beni.. düşündüğün an
Dokunur gözlerin bana.. ağladığın an
Ateşlere düşer bedenim
Aşktır aldatan
Aldatıpta ayıran
Gökten yere vurduran
Bırak acıları içime alayım
Saçlarınla okşa ruhuna dolayım
Acıları bırak sevdana adayayım
Ölümüne okşa çiçeklerde kanayım
Geceler bekler beni.. unuttuğun an
Göçeder şarkılar bana.. güldüğün an
Buzullar erir tenimde
Aşkır aldatan aldatıpta ayıran
Gökten yere vurduran
.

Hafifçe ısırılmış bir dünyanın ucundayım
Ellerim uzanmış üşüyormuşum
Acılar yanlızlığımızın ortak aynası olmuş
Düşlerde gördüğümüz hep o derin anlam

Ben nerdeyim Hangi düş benim
Sen nerdesin Hangi roldesin

Hafifçe belirmiş bir gülün açışındayım
Daha sıcak daha derin bir yerlerdeyim
İçimde büyüttüğüm hep o sorular
Başka yüzlerde neden
Neden anlam buluyorlar

Ben nerdeyim Hangi düş benim
Sen nerdesin Hangi roldesin

Toprağı kokladım
Yüzümü gördüm
Alışkanlıklarım yağmur sesi
Gitmek kolay değil dedim.... kendime
Düşündüm

Hatırladıklarım beni geri çevirdi
Yaşamak zor gelir bazen bilirsin
Susmak bir gidişi kabullenmek
Görmek kolay değil dedim... kendime
Sustum

Yanlışlarım beni büyüttü
Geride bıraktığım acılar parkı
Yalnızlıklarıma sahne oldu
Oynamak kolay değil dedim... kendime
Yoruldum

Arkadaşlarım beni bende vurdu
Uzandı ellerim çocukluğumun koynuna
Aradım kendimi kiraz ağaçlarının altında
Unutmak kolay değil dedim... kendime
Ağladım

Avucumda otuzdört yaşım
Dudağımda şarkım
Oturup söyledim sabaha kadar
Da da da da da da da
Oturup ağladım sabaha kadar

Yanlışlar yanılmışlar... yalnızlıktan bıkmışlar
Sevgilinin sözleri... mühürlemiş sevinçleri

Acıdan geçtim güzelleştim....

Hedefler belirlendi... çiçekler filizlendi
Tenindeki kutsanış... uzaklardan seçildi

Acıdan geçtim güzelleştim....

Akılğım doğuştandır... karalar yalanlardır
Öpücükler kraliçemi... öldüren günahlardır

Acıdan geçtim güzelleştim
Zamanı yine sen belirledin

Çoktandır düşümdeyim... düşündükçe ölümleyim
Varlığın cennetimdir... sevgilerin bekçisiyim

Acıdan geçtim güzelleştim
Zamanı yine sen belirledin
Acıdan geçtim güzelleştim

Kuşatır beni eylül... dönemem doğuşuma
Güneşinin içindeyim... tapınırım Tanrıya

Acıdan geçtim güzelleştim
Kutsanmış rahmine ben çocuk verdim
Acıdan geçtim güzelleştim

Göçebe ömürler... yaşamlar sevişirler
Yokluğun açlığımdır... beni büyütür yelkenler

Acıdan geçtim güzelleştim
Kutsanmış tahmine ben çocuk verdim
Acıdan geçtim güzelleştim

Mezarlar kazılır... sevgiliye bakılır
Yelkenimin gözyaşları... tabutumda saklanır

Acıdan geçtim güzelleştim
Ardımdan gelen yel sendin
Acıdan geçtim güzelleştim

Tarihin sayfaları... hüzün dolar akşamları
Bana duyulan özlem... kabartır günahları

Acıdan geçtim güzelleştim
Ardımdan gelen yel sendin
Acıdan geçtim güzelleştim....

Ruhların vardır aşkı... melekleredir bu son şarkı
Meyveler olgunlaşır... tadışlarım aşkınadır

Acıdan geçtim güzelleştim
Gecelerin hüznünü bana vedin
Acıdan geçtim güzelleştim

Ağlayış gözlerdedir... cennetim dillerdedir
Beni biriktiren ömrün... bağlılığımın gücündendir

Acıdan geçtim güzelleştim
Gecelerin hüznünü bana verdin
Acıdan geçtim güzelleştim

Herşey sevgiden geçer... Gülen Yelken beni seçer
Güneş patlar tomurcukta... oyunlar var her boncukta

Acıdan geçtim güzelleştim
Toprağının içinde bedenlendim
Acıdan geçtim güzelleştim

Elveda ömürlüler... geliyor yelkenliler
Yeniden kurulacak... denizdeki ak bahçeler

Acıdan geçtim güzelleştim
Toprağının içinde bedenlendim
Acıdan geçtim güzelleştim....

Düş Sokağı Sakinleri - Acıdan Doğar İnsan

Albüm Adı : Cennet


Aşklar dökülüyor gözlerimden
Bir tarafı hep kırık kalpli
Denizler gibi büyüyor acının beşiği
Dargın ve boş kendine yabancı
Göğün çıplak şarkılarıdır şimdi
Bulutlarda sallanan
Ben ve öteki
Şehrin düşle sevişen mavi bedeni
Katılırcasına ölünen yitik bir öyküden
Çekip al beni ve kurtar sana çocukça bakan
Kirlenmiş utangaç saçlarımı
Ellerinde biriktirdiğim gecenin renginden
Acıdan doğar insan
Aşktır insanı yaratan...
Aşklar dökülüyor gözlerimden
Bir tarafı hep kırık kalpli
Denizler gibi büyüyüp
Acının boş beşiğinde
Kendini kurban eden
Ben ve öteki
Geride bıraktığımız bir tek göğün
Gözü yaşlı maviliğidir şimdi
Acıdan doğar insan
Aşktır insanı yaratan...

Dursun Ali Erzincanli - Sen Yoktun

Albüm Adı : En Sevgiliye 2


Sen yoktun...
Hz Âdem'deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti

Sen yoktun
Nuh'un gemisindeydi Nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Taprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple...

Sen yoktun...
Hz.İsmail'in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
'Rabbimiz' dedi,
'Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail.
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine'den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.

Sen yoktun...
Hz.İsa 'Ahmed' diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi.
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..
Çünkü bu âlemin reisi geliyor...
Bekleyin Ahmed geliyor.
Kainata rahmet geliyor.
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun...


Sen yoktun Sultânım,
Hz. Abdullah'ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Huteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme...
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.
Melekler süslüyordu hirâyı.
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke.
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü Hz. Aminedeydi.
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu.
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada


Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Önünde cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
Herşey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu.
Ve bir ses yükseldi Âmine'nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini.
Muhammed!
Seni yaratan Allah'a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız


Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah.
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin.

Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı.
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitler...


Hele bir enesin vardı senin.
Enes bin malik...
Uhut'ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.
Onlar da
'Allah'ın Rasulü öldürülmüş deyince
Enes kükremiş:
' Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O'nun gibi ölün! Demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...

Musab Bin Umeyr'in vardı senin.
Uhut'ta sancağını taşıyan.
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab'ın suretinde indirdi.

Ebu hureyren vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.
Sen anlardın,
Ya Ebâhir gel! Derdin.


Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı.
Hasretin kaldı göklerde.
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.

Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu.
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi.
Ama sen bırakmazsın bizi.
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.
Ne anam var ne babam...
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden.


Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman.
Kulluğu seninle tanıdık.
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
'Kardeşcik' dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için

Ey Rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar et!
O'na binler salat, binler selam!
Habibine Makam-ı Mahmut'u ver
O'na vesileyi lutfet.
O'nu refik-i Âlâya yükselt
Bizi de affet
O'nun hatrına affet
Zatının hatrına Affet.

Yurdundan koparılmış gözleri sürmeli yaralı bir ceylân gibi
Suat'ı alıp götürdüler. Gönlüm öyle kırık ki!
Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örneği ezgin.
Tan vakti Suat göçtü buralardan. O ne mağrur bakışlardı Rabbim
Ve ne müstağni.
Suat ki boyu altın ölçüde; önden bakılınca zarif nahif, incecik belli,
Tombul görünüşlü arkadansa, arka çizgileri bile belli.
Gülerken dişlerinde kar yağar gibi bir kış aydınlığı ,
Öyle beyaz, onları şarapla yıkıyorlar durmadan sanki.
Vâdi açık. Kuşluktur. Çakıllarda kuş sesli serin sular.
Kuzey yelleriyle serin sular gibi saf ve ışıklı Suat'ın ağzındaki.
Süpürürse rüzgâr nasıl üstündeki bulutları, nasıl yıkarsa pırıl pırıl
Geceleri yağmur tepeleri
Ağzındaki su o yağmur suyu Suat'ın. dişleri o beyaz kum tepeleri.
Soylulukta en soylu, cömertlikte bir eşi yok bir sevgili iken Suat,
Ne kendi sözünde durdu, ne de dinledi beni.
Suat bu, işi gücü bana oyun, naz, vefasızlık, söz verip dönmek.
Benim kaderim böyle, Onun aşk felsefesi.
Bulut bir zavallıdır Onun yanında biçimden biçime girmekte,
Renkten renge girmekte yaya kalır bukalemun, gulyabani.
Sen ne aptalsın ki yahu sandın Suat durur sözünde.
Kalburda su durursa, Suat da durur sözünde tabii.
Suat'tan söz aldım diye böbürlenip durmak ha!
Hayaller kurdun, umutlandın! Ama umutlar uçucu, aldatıcıdır
Rüyalar gibi.
Suat'ın vuslat. sözleri geçse yeridir atlatışlar tarihine.
Bir söz istedin mi kendinden, hemen kesilir meşhur yalancı
Urkub'un teki.
Böyle arkandan atıp tutuyorum ya Suat, elbet ayrılık acısından.
Onun için affet beni, sen yine de sev beni.
Suat şimdi mutlaka öyle bir yerdedir ki, vakit de akşam;
Saf kan ve yörük dişi develerdir ancak develerin oraya götüreni.
Evet, ta ötelerde konaklıyan Suat oymağını tutmak için
Yüreğe korku veren. dağ gibi rüzgâr tempolu hecin develer gerekli.
Öyle deve gerek ki, terlerse ırmak aksın kulağının ardından,
Uçsuz bucaksız çöl yollarını seve seve tepmeli...
Bir deve ki. bakışı iki hançer ufuklara saplanan.
Eşi gitmiş; yabani bir aksığın gibi öyle uçsun ki, o dursun, altından
Kaysın ateş çölü ve ateş tepeleri.
Gerdanı sağlam. ayakları yer sarsan vücudu kıvrım kıvrım ve
Ölçülü biçili.
Soy sopça en arık damızlık develerden haydi haydi ileri.
Böğrü enli, boynu uzun ve kalın; çehresi geniş.
Bir erkek deveyi andırmalı tıpkı; Suat'ı tutar o zaman belki.
Derisi daha parlak olmalı kabuğundan deniz kaplumbağasının.
Ve ondan daha sağlam. kızgın güneş altında aç azgın keneler bile
Onu örseleyememeli.
İlk bakışta dağ gibi korku vermeli görünüşü bakana:
Boyu yüksek mi yüksek, çevik mi çevik ayakları, tertemiz şeceresi.
Gürbüz, etine dolgun. bakımdan öyle semizlemiş .olmalı ki,
Oyluklarından tırmanan salkım salkım keneler derinin cilâsından
Kayıp kayıp düşmeli.
Yürürken baldırından, et fırlasın etinden, iki ön bacağı ok gibi
Çıksın dolgun göğsünden. serbest atılışlı çalım çalım üstüne bir
Yaban merkebi örneği.
Gözlerle gerdan arası, başın yular takılan yeri.
Sert ve katı olmalı bileği taşı gibi.
Ve upuzun kuyruğu ipek tüylü, sarksın memelerin üstünden.
Öyle dokunmalı ki memelerin ucunu ürkütmemeli.
Kapkara iki mızrak bacakları, rüzgâr gibi uçmalı
Şüpheye düşmelisin ayakları yere değdi mi, değmedi mi.
Yumru burnundan, kulağından, beyzi çehresinden bu türlü develeri.
Tanır derhal deveden anlayan yekta bir bilirkişi.
Ayakları demirdenmişcesine çakılları fırlatır iki yana.
Deri mahfaza bile takmaksızın aşar kayalıkları bu eşsiz develer ki.
Çalışkan bir işçi gibi terler coştukça, terledikçe coşar...
Aşar kuşlar gibi serap derelerini, sahra tepelerini, ateş
Çöllerini...
Kertenkelenin güneşte yanan sırtı sıcaktan külde pişmiş ekmeğe
Döndüğü günler bile kimse durduramaz koşmaktan şu bizim deveyi.
Bir sıcaklık ki, a yolcular dinlenin! der kervan sahibi
Ve taş altına gizlenir siyah çekirgeler, o sabır ateşleri.
Ama bizim meşhur devemiz gün ortasında koşusunu bitirmez,
Başlamıştır yolculuğa sanki daha yeni.
Sıcak artar, değişir yürüyüşü; sıcak arttıkça değişir. Ve ön
Ayaklarının
Çırpınışlı hızlanışı andırır ölmüş çocuğuna göğüs döven bir anneyi
Ve ona bakıp (anıp kendi ölmüş yavrularını
Da) hıçkıran yırtınan öbür anneleri.
Evet o yürüyüş, o ayak çırpınışları göğsünü paralayan yaşlı bir
Annenin çırpınışları.
Akla elveda diyen bir annenin, alır almaz ilk yavrusunun kara
Haberini.
Göğsü kan içinde kalan. üstü başı yırtılmış,
Saçları darma dağın çılgın bir annenin haberini.
Söz taşıyıp öç alan iki yüzlü şiir ve kabile düşmanlarım :
"Ey Ebi Sülma'nın oğlu sen mahvoldun." dediler. Suat'ın derdi
Bana yetmezmiş gibi.
"Ey Ebi Sülma'nın oğlu sen kendini ölmüş bil." Ben de koştum
Güvendiğim dostlara :
Kime başvurdumsa ama: "Biz yokuz bu işte, var git kendin bak
Başının çaresine" demezler mi?
Ben de onlara dedim : "Gidin gidin beni yalnız bırakın,
Neye hükmetmişse o olur, hükmeden o Allah ki.
Yaşamak dediğiniz nedir bin yıl yaşasa bile
Eninde sonunda insanoğlu o kanbur tahta kutuya girmiyecek.
Binmiyecek mi?
Heber geldi: "peygamber. seni öyle bir cezaya çarpacak ki!"
Siz bilirsiniz. hey zavallılar! İşte onun kapısındayım, yüreğimde
Sonsuz bağışlanma ümidi.
Ondan özür dilemeye geldim, af istemeğe geldim;
Çünkü O sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin.
O affedenlerin en affedicisi.
İçi hidayet öğütü en yüce gerçekler dolu Kur'anı
Sana armağan eden Allah için ver bana bir savunma mühleti.
Bakma ve zaten bakmazsın sözlerine beni kıskananların.
Senin hükmün onlara değil, hakka ayarlı ve ben de bir parça
Suçluyum belki.
Ama senin makamındayım şimdi. Fillerin bile titrediği makamda.
Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse. işitse
İşittiklerimi
Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı Peygamber affı
Kurtarır:
Ben de onun öç ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi.
Beni ancak o kurtarabilir burda. Yalnız O. Şimdi söz yalnız Onun.
Ama O "Sen suçlusun, cezanı çekeceksin" dese önünde eğik
Bulur boynumu adaletin heybeti.
En heybetli manzara bu olur benim için. Çünkü Asserde,
İç içe açılan sonsuz aslan yataklarının en içindeki
Muhteşem yurdunda hüküm süren aslanlar başbuğudur O.
Bir arslan ki. erkenden ava çıkar, yavrularının besini insanoğlu,
İnsan eti.
Bir arslan ki, savaş alanında kendi düşmanı dengi
Bırakmadan çarpışmayı, haram sayar kendine savaşı terketmeyi.
Heybetinden kısılır sesleri yırtıcı çöl arslanlarının ,
Arslanlar arasında bile o dağıtır adaleti.
Parçalandı silâhları ve elbiseleri, kurda kuşa yem oldu
Bu vâdide kendi gücüne bileğine güvenen nice kişi.
Şüphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıçtır kılıçlarından
Allahın.
Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi.
Ve arkadaşları O'nun, Mekke vâdisinde İslâmı kabul eden
Kureyşin en ileri gelenleri... Cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin
Yok dengi.
İlk gûnler, göçmek gerekliydi, hemen göçtüler, . zerre tereddüt
Etmeden.
Bırakarak yurtlarını, tüten ocaklarını, mal ve mülklerini.
Yerlerinde kalanlar çarpışamıyacak güçte olanlardı.
Onlar da, müdafaasız ve silâhsız, çepçevre küfürle çevrili, bugünü
Hazırlamış beklemişlerdi.
Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit,
Davuda mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri.
Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Çelikten büklümleri öyle ki,
Birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi.
Mızrakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler,
Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidişleri. korunmaları da saldırış.
Vurulunca göğüslerinden vurulurlar. Onlar ürkmez, onlardan
Ürker dev dalgalı ölüm denizi.

63 Yılın 60'ıydı,
Günler sayılı ve hicretin 7. yılı
Medine'ye 48 millik mesafede bir yer.
Adı Hayber.
Gün herhangi bir gün
Sakin ve sessiz
Ama gece gölgeler çekilince,
Hayberliler fitne kazanına çeviri hayberi.
Üseyr adında biri duydukları nefreti kelimelere döker,
Muhammed üzerimize yürümeden biz Medine ye saldıralım.
Nasıl olsa tüm Mekkeliler yanımızda,
Onunla yurdunun ortasında çarpışalım,
Eski ve yeni bütün hıncımızla.
Bu fikir kabul görür hazırlık başlar hayberde.
63 yılın 60'ydı.
Müşrikleri kışkırtıp Medine-i yok etme planı,
Bardağı taşıran son damla ve çatlayan sabır taşıydı.
Bu damlanın adı Hendek savaşıydı.
Rüzgar ekmişti hayberliler, bu yüzden fırtına biçeceklerdi.
Fırtına kopmak üzere,
Medine-i Münevverden nasıl çıktığını bilirsiniz Ashabın,
Bedir'den tanırsınız bu çıkışı, Uhud'dan tanırsınız.
Her biri bir ölüm meleği gibi,
İşte Hz. Ali elinde resûlüllahın beyaz sancağı.
Ordunun öncüsü Ukkaşe,
Sağ kol kumandanı Hz. Ömer,
En önde süzülen 200 er,
1400 piyade dolu dizgin atlarıyla,
Sonra peygamber hanımı ümmü seleme,
Peygamber halası Hz. Safiyye,
Toplam 20 hanım sahabe şefkat kanatlarıyla
İşte bu ordu,
Medine'den sah baya doğru akan peygamber ordusu.
Savaşın parolası ya Mansur emit,
Fırtına yolda.
Hayberin önündeyiz, mevsim yaz
Peygamber atı zari bin gölgesi düşüyor çalılıklara,
Peygamberin gölgesi olmaz.
Birkaç gün peygamber eşliğinde muhasara
Ve hastalanıyor nur nebi
Sancağı Ebû Bekir alıyor, fetih müessir olmuyor,
Sancağı Ömer alıyor,
Elden ele dolaşıyor peygamber sancağı
Ama fetih gerçekleşmiyor.
Sahabe hayberde zor durumda,
Sahabe peygamber huzurunda
Fahri Kâinat ashabına sesleniyor,
Yarın sancağı öyle bir yiğide vereceğim ki;
Allah ve Resûlü onu sever,
Oda Allah ve resûlünü sever.
O hayberi feth etmedikçe dönmeyecek.
Allah fethi onun eliyle gerçekleştirecek.
Bitmek tükenmek bilmedi o gece,
Kimdi o yiğit
Ashab-ı Güzin sabaha kadar düşündü durdu
Hattaboğlu Ömer,
O günkü kadar kumandanlığı istememiştim diyor
Kimdi o
Bakın işte sabah oluyor
Karargâhın önünde Ashab
Ve bir nur vuruyor çadırın dışına doğru
Rasûlüllah çıkıyor.
Ebû Bekir ve Ömer başta olmak üzere,
Kureyş muhacirleri elini uzatıyor,
Ensar uzatıyor elini,
Hep sancağa talipler
Rasûlü Ekrem'in nazarları birini arıyor
Duyulan tek şey peygamberin suskunluğu,
Saki nefes alsalar başlarından kuş değil,
Göğüslerinden canları uçacak.
Ve o mübarek dudaklarından bir soru dökülüyor,
Ali nerde?
Demek o yiğit ali idi
İşte Ali zülfikârı belinde
Sancak ak sancak
Peygamber sancağı ali-i mürte zarın elinde
Fırtınanın merkezinde bir yer
Adı Hayber
Ve fırtına iş başında
Merhab adında biri,
Hayberlilerin en büyük savaşçısı
Kılıcını sallayıp meydan okudu Ali'ye.
' Cesaretin varsa karşıma çık diye '
Önce şairler çarpışırdı savaş meydanlarında,
Şiirler savaşırdı.
Söz Âlideydi;
' Ben öyle biriyim ki annem bana Haydar ismini koymuş,
Ben ormanların derinliklerinden kükreyerek gelen Aslan gibiyim.'
Ve sözü uzatmadı haydar,
Söz kılıçlarındı.
İlk hamle merhabtan,
Ali kılıç darbesini kalkanıyla karşılıyor,
Ve kalkan ikiye ayrılıyor,
Ve Ali'nin elinden yere düşüyor.
Allah'ın arslanı şuan savunmasız,
Fatımat-üz Zehra'nın gülü savunmasız,
Hayberliler sevinç içinde,
Merhab'ın gülmekten dişleri görünüyor.
Sahabe şaşkın,
Fahri kainatın gözleri sükun denizi.
Eğer bir hamle daha yaparsa merhab,
Hayır,
Hayır, Hz. Ali'nin elinde etrafa parıltılar yayan bir şey var,
Bu Zülfikar
Semaya doğru bir kavis çizdi,
Ve ardından durdu Zülfikar.
Allah'ın arslanıyla göz göze geldi merhab,
Gördüğü son şey,
Hz. Ali'nin yıldırımlar salan gözleriydi.
Ve indi Zülfikar önce kalkanını,
Sonra miğferini ikiye ayırdı.
O gün fırtınanın adı Haydar-ı Kerrardı.
Fahri Kainat savaş meydanını geziyor,
Yaralananlar şehit olanlar.
Efendimiz bir şehidin başucunda duruyor.
Boğazından bir okla vurulmuş bu şahış,
Bir çöl arabıydı.
Efendimiz ona da ganimetten bir pay ayırmıştı.
Kendisine getirilen ganimeti aldığı gibi,
Peygamberin yanına gelmiş,
Ya Rasûlallah bu nedir diye sormuştu.
O senin payındır deyince efendimiz,
Ya Rasûlallah demişti adam
'Ben bu ganimet mallarını almak için Müslüman olmadım'
Ben demiş…
Ve eliyle boğazını göstererek devam etmişti.
'Ben şuaramdan bir okla şehit olmak için Müslüman oldum'
Fahri Kainat ona;
' Eğer sen doğru söylersen,Allah'ta seni doğrular' demişti.
Şimdi tam dediği yerden bir okla şehit düşmüştü.
Efendimiz cübbesini çıkartıp onun üstüne serdi
Ve cenaze namazını kıldı.
Namazdan sonra şöyle dua etti;
' Ey Allah'ım bu kulun senin yolunda şehit olarak öldürüldü
Ben şahadet ediyorum '
63 Yılın 60'ıydı
Günler sayılı, hicretin 7. yılı.
Aslanlarını bağrına bastı Medine-i Münevvere,
Hayber tarihine küstü.
Rüzgarsa Rabbinin emriyle esti.
' Ya Rab yeryüzü Asr-ı saadetten beri acıya acı ekliyor
Ya Rab bugün insanlık senden bir fırtına bekliyor

Sevgili!
Ümmü Mektum gibi
Seni görmeden sana sesleniyoruz
Alıp verdiğin nefesi duyar gibi
Sanki açınca gözlerimizi
Seni görecekmişiz gibi
Sana sesleniyoruz.
Senin huzurunda ses yükselmez.
Edeple konuşulur; edeple susulur.
Hele biz ki bu kapının dilencileri,
El açıp beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi ama
Şu araya giren yıllar olmasa
Medine'ne uzak yollar olmasa
İsmin anılınca yürek yanmasa
Kapında beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi.
Bekliyoruz Sultânım!
Rüyada olsa bile
Belki teşrif edersin diye
Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.
Seni bekliyoruz.
Gelseydin,
Bizim için cennet olurdu gelişin.
Gelseydin,
Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,
'Kardeşlerim' deyişini
Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.
Gelseydin,
Dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir tabak fazla görecektin,
Bir bardak, bir kaşık fazla...
Ve sofrada bir yer boş,
Baş köşe! ..
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.
Gelseydin,
Dolaşsaydın gecelerimizi,
O 'Kutlu Doğum' gecelerini,
Anneler görecektin.
Yeni doğmuşsun gibi,
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,
Mışıl mışıl uyuyasın diye
Seni sabahlara kadar
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.
Sevgili!
Gelseydin,
Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi,
Eyyüb Sultan gibi,
Kab bin Malik gibi,
Bir fecir vaktinde,
Henüz yirmisinde yirmi beşinde,
Bırakarak yurtlarını ocaklarını,
Hedeflerine ilahi rızayı koyan,
Arkalarına bakmayı ar sayan,
Yiğitler görecektin.
Onlar senin yiğidin,
Elleri, o öpülesi elleri,
Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,
Senin köyünün hayaliyle ısındılar.
Gelseydin,
Gecenin zifiri karanlığında,
Uykunun en tatlı aralığında,
Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa
Gençler görecektin.
Gözyaşı dökerken günahlarına,
Veysel Karani'den istediğin gibi,
İnsanlığa dua eden gençler görecektin.
Gelseydin,
Asr-ı saadet gibi olmasa da,
Koklanmaya değer güllerimiz vardı.
Yine senin ikliminde yetişen.
Ama sen gelseydin,
Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !
Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek...
Hz.Vahşi gibi...
Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken
Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.
Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa
Bakışları yerdeydi.
Edepten göz göze gelmezlerdi.
Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin.
Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,
Bir de Ömer(R.A.) ...
Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi
Pencerelerde, kapı önlerinde,
Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.
Gelseydin,
Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,
Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.
Sevgili!
Hakiki aşıkların sana doğru uçarken
Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.
Dünya güzelliğiyle kollarını açarken
Bize düşen el açıp kapında beklemekti.
Sevgili!
Bekliyoruz! ...

Dursun Ali Erzincanli - Efendim

Sultân-ı rüsûl, şâh-ı mümeccedsin Efendim!...
Bîçârelere devlet-i sermedsin Efendim!...
Dîvân-ı İlâhîde ser-âmedsin Efendim!...
Menşûr-ı le'amrüke mü'eyyedsin Efendim!...
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim!
Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Tâbiş-geh-i ervâh-ı mücerred güherindir…
Mâlişgeh-i ruhsâr-ı melik hâk-i derindir…
Ayîne-i dîdâr-ı tecellî nazarındır…
Bû Bekr Ömer, Osmân ü Ali yârlarındır…

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim!
Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Hutben okunur minber-i iklîm-i bekâda…
Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-i cezâda…
Gülbâng-i kudûmun çekilir Arş-ı Hudâ'da…
Esmâ-i Şerîfin anılır arz u semâda…

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim!
Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Ol dem ki velîlerle nebîler kala hayrân…
'Nefsî' deyü dehşetle kopa cümleden efgân.
Ye's ile usâtın ola ahvâli perîşân.
Düstûr-ı şefâ'atle senindir yine meydan…

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim! Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Bir gün ki dalıp bahr-ı gama-ı firkate gittim.
İlden yitirip kendimi, bîhodluğa yitdim.
İsyânım anıp, âkıbetimden hazer itdim:
Bu matlâ'ı yâd eyledi bir seyyid işitdim.

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim!
Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Ümmîddeyiz ye's ile âh eylemeyiz biz!
Sermâye-i îmânı tebâh eylemeyiz biz.
Bâbun koyup ağyâre penâh eylemeyiz biz.
Bir kimseye sâyende nigâh eylemeyiz biz.

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim!
Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Bî-çâredir ümmetlerin isyânına bakma…
Dest-i red urup, hasret ile Dûzâha kakma…
Rahm eyle amân, âteş-i hicrânına yakma…
Ez-cümle kulun Gâlib-i pür-cürmü bırakma.

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim!
Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin Efendim!...

Bilinmeyen Osmanlıca Kelimeler

Sultân-ı Rüsül: Resullerin Sultanı
Şâh-ı Mümecced: Methedilmiş, övülmüş, şereflendirilmiş şah
Devlet-i sermet: Sürekli, değişmez, daimî devlet
Ser-âmed: Başta bulunan, ileri gelen
Menşû: Neşrolunmuş, dağıtılmış, yayılmış
Sultân-ı müeyyedsin: Doğrulanmış sultan
Tâbişgeh-i ervâh-ı mücerred: Pırıltılı yerde üstün ruhlar
Güher: Elmas, cevher
Mâlişgeh-i ruhsâr-ı melek: Meleklerin yüzlerini sürdüğü yer
Hâk-i derindir: Kapı eşiğinin toprağı
Minber-i iklîm-i bekâda: Ebedî devletin minberi
Mahkeme-i rûz-ı cezâda: Ceza gününün mahkemesi


-------------------------------------------------------------------------------------

GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE ÇEVİRİSİ

EFENDİM!...

(Resullerin Sultanı'sın, övülmüş Şah'sın Efendim!...
Çaresizlere, değişmez sürekli devletsin Efendim!...
İlâhî divanda en başta gelensin Efendim!...
'Le'amrüke' emr-i ilâhîsiyle ebedîsin Efendim!...)

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!....
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!....)

(Pırıltılı yerde (üstün) ruhlar (arasından seçilmiş) cevhersin…
Kapı eşiğinin toprağı, meleklerin yüz sürdüğü yerdir...
Senin baktığın yerlere yüzünün nuru yansır…
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali dostlarındır…)

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!....
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!....)

(Bakî âlem minberinde hutben okunur.
Ceza gününde, (büyük) mahkemede hükmün tutulur…
Huda arşında toplu halde (sana) salâvat çekilir…
Arz ve semada güzel isimlerin anılır…)

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!..
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!..)

(O vakit ki nebîler, veliler (sana) hayran kalır…
Dehşetle cümle (insanlar), 'Nefsî' diye korkuya kapılır.
Ümitsizlik içerisinde günahkârların hâli perişandır.
Müsaade olunan şefaatle senindir meydan…)

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!....
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!....)

(Bir gün ki gam denizinde ayrılık fikrine dalıp gittim.
Kendimi kaybedip mana ikliminde yittim.
İsyanımı anıp akıbetimden korktum.
Bu matla'ı yâd eyledi,(okudu) bir seyit işittim.)

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!....
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!....)

(Ümitteyiz, ümitsizlikle ah eylemeyiz biz!
İman sermayesini harap eylemeyiz biz.
(Ey Rasûlullah!) kapını koyup gayrisine sığınmayız biz.
Sen muhafaza ederken başka yere bakmayız biz.

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!....
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!....)

(Biçaredir, ümmetlerinin isyanına bakma…
Ret elini verip hasret ile cehennemde yakma…
Merhamet eyle, aman hicran ateşine yakma…
Ümmetlerinden çok günahı olan Galip'i bırakma.)

(Sen Ahmet ü Mahmut u Muhammed'sin Efendim!....
Hak'tan bize doğrulanmış Sultan'sın Efendim!....)

Yaşasaydım aranızda olacaktım
Yaşasaydım sen ağlamıcaktın anne
Kahpe bir kurşun alnımdan vurmasaydı
Sizin gibi bayrak sallıcaktım
Meydanlarda omuz omuza yürüyecektik
Tıpkı serin bir sabah her şey vatan için diyerek
Dağlara yürüdüğümüz kardeşlerim gibi

Sinoplu teğmen Arif gibi
Diyarbakırlı Mehmet gibi
Urfalı İbrahim Trabzonlu Dursun Yozgatlı Rıza gibi
Omuz omuza yürüyecektik
Vatan için vatanım için

O kahpe kurşun alnımdan vurmasaydı
Sana mektup yazacaktım anne
Ağrılı hasanı anlatacaktım sana
Annesi ellerine kına yakıp git oğul demiş
Eğer o çapulcu sürüsünden korkarsan
Sütümü emeğimi haram ederim demiş
Hasan korkmadı anne

Dağlar soğuktu silahlar ellerimize yapışıyordu
Ama hasan üşümedi anne vuruldu düştü yere
Teğmenim toprağa baktı
Urfalı vuruldu bayrağa baktı teğmenim
Adanalı vurulduğunda bir şahin göğe yükseldi
Biz kan kardeşiydik anne
Ama can kardeşi olmak farklıydı
Canımız bayrakta birleşsin diye
Dağlara yürümüşdük o sabah
Canlar bayrakta birleşiyordu



Anne intikamım için mi sokaklardasın
Çaresizliğinden dolayımı böyle iki büklüm ağlamaktasın
Üzülme toprak kokulu annem üzülme
Sen kabrime gel mezarıma gel ki melekler iniyor seni teselli için
Ben seni seyrediyorum doya doya yüzüne bakıyorum
Sende beni özleyince ayyıldızı seyret
Teğmenim söz verdi anne
Kanınız yerde kalmıcak dedi
Biz ölmedik anne
Şehitler ölmez derdin ya sen
Melekler arkadaşımız oldu
Sadece ben değil Diyarbakırlıda burada
Hasanın elleri hala kınalı
Anne teğmenime deki
Koca bir şehit ordusu gökyüzünde nöbet tutuyor
Elleri tetikte gözleri bayrakta
Nefeslerini tutmuş bekliyorlar
Bu topraklar tanır Gökyüzü şehitlerinin yere inişini
Çanakkale tanır Kıbrıs semaları şehit kokar hala
De ki bekliyorlar
Otuz bin canın intikam saatini

Anne ağlama
Dua et ve bekle
Dönicem serin bir sabah ellerinden öpicem
Sende kurşunun girdiği yerden öpiceksin
Alnımdan öpiceksin……..

Ben, böyle olmamalıydım
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
Kendimden geçmeliydim sonra...
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım.
Gece yıldızlarını serpince göre
Seni görmek için uyumalıydım.
Şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama,
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi,
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım,
Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken,
Öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi,
Kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip,
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
Allah(C.C.) deyip,
Düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamıydım.
Ve mahşer günü...
Uzaktan seni seyretsem.
Sana yakın olmak için can atsam.
Beni engelleseler,
Sen kim yakınlık kim? deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
Benim cennetim bana bakan gözlerindir.
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam.

Ben, böyle olmamalıydım
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
Kendimden geçmeliydim sonra...
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım.
Gece yıldızlarını serpince göre
Seni görmek için uyumalıydım.
Şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama,
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi,
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım,
Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken,
Öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi,
Kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip,
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
'Allah(C.C.) ' deyip,
Düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamıydım.
Ve mahşer günü...
Uzaktan seni seyretsem.
Sana yakın olmak için can atsam.
Beni engelleseler,
'Sen kim yakınlık kim? ' deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.'
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam.

Bana ne yazdan bahardan
Bana ne borandan kardan
Aşağıdan yukarıdan
Yolun sonu görünüyor

Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor

Azrailin gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor

Bu dünyanın direği yok
Merhameti yüreği yok
Kılavuzun gereği yok
Yolun sonu görünüyor

Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor

Azrailin gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor

Gönül vurgun yedi perişan halim
Dost yolumu kesti el vurdu beni
Saz vefasız oldu perdeler zalim
Mızrap tetik çekti tel vurdu beni

Muhabbetin meyli bana değil ki
Yarenlerin benden yana değil ki
Şikayetim yara bana değil ki
Ümmete sığındım kul vurdu beni
Dost beni beni can beni beni yar beni beni

Tecellimi kem gözlerden sakladım
Ömür boyu gülmesini bekledim
Ne elimi sürdüm ne de kokladım
Dikenler içinde gül vurdu beni

Kamil olup ben bu sırlara ersem
Haz duyarım yarin bağına girsem
Kapanmaz yaralar merhemde sürsem
Göz hapsinde iken dil vurdu beni
Dost beni beni can beni beni yar beni beni

Dağda kızıl ot biter
İçinde keklik öter
Eşkıyadan da beter
Uslan be Halil İbrahim

(Bağlantı)
Kıvırcık saçlarına
Kar düşmüş uçlarına
Dağın yamaçlarına
Yaslan be Halil İbrahim

Derede su durulur
Daldan köprü kurulur
Elli yerinden vurulur
Aslan be Halil İbrahim

Bağlantı

Müfreze dağı sarar
Dağda kaçaklar arar
Geçit vermez kayalar
Hızlan be Halil İbrahim

Bağlantı

Turnam başım darda benim
Şu yaban diyarda benim
Bir sevenim varmı bilmem
Gözden uzaklarda benim

Çekelim turnam sineye
Derdi sineye
Bu yıl bize gülmek haram
Belki seneye

Başım öne eğdirdiler
Yüzüm yere değdirdiler
Saçıma kar yağdırdılar
Yaz ile baharda benim

Şu kışlanın kapısına
Mail oldum yapısına
Telli kurban bağlayayım
Asker yarin kapısına

Kara kazan kaynamasın
Altım cirit oynamasın
İki sene asker oldum
Nazlı yarim ağlamasın

Yüce dağlar olmasaydı
Laleleri solmasaydı
Ölüm Allah'ın emri de
Şu ayrılık olmasaydı

Kıratımın beli ince
Ölürüm yar görmeyince
Telli yatak serdiremem
Asker yarim gelmeyince

Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölü yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne yamandır

Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Huş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var

Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Huş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir

Kalenin bedenleri yar yar yar yandım
Koyverin gidenleri şinanay yavrum şinanay nay
İpek bürük bürümüş yar yar yar yandım
Niksar'ın fidanları şinanay yavrum şinanay nay

Hopa şina şinanay şinanay nay
Şinanay yavrum şinanay nay

Kaleden iniyorum yar yar yar yandım
Çağırdan dönüyorum şinanay yavrum şinanay nay
Aşkından kibrit oldum yar yar yar yandım
Üflesen yanıyorum şinanay yavrum şinanay nay

Hopa şina şinanay şinanay nay
Şinanay yavrum şinanay nay

Güllü hamamın üstüyem
Al giyenlerin dostuyam
İncitme beni hastayam

(Bağlantı)
Aman balamı balamı bağla yaramı yaramı
Sağolsun varolsun güzel olsun şen olsun
Seni de saranlar beni de alanlar

Elmayı koydum harala
Korkarım yanı karıla
Vuruldum çifte marala

Bağlantı

Elmayı koydum bacaya
Korkarım yanı acıya
Vuruldum çifte bacıya

Bağlantı

Çift candarma geliyor da le le
Kaymakam konağından
Fiske vursam kan damlar
Yarimin yanağından

Haydi canım haydi malım
Şinanay aslan yarim

Zeytin yaprağı yeşil
Altında kahve pişir
Benden sana yar olmaz
Git aklın başa devşir

Haydi canım haydi malım
Şinanay aslan yarim

Havada kar sesi var
Bahçede zar sesi var
Kurban olam Artvin sana
İçinda yar sesi var

Haydi canım haydi malım
Şinanay aslan yarim

Açıldı laleler güller
Uzar gider Muş Ovası
Güzeller kolkola vermiş
Akıp gider Muş Ovası

Yaz gelince çayır çimen
Güz gelince çöker duman
Aşıkları eder figan
Yanar gider Muş Ovası

Karası akar boyunca
Muratsuyu gider ince
Dolaşır gider boyunca
Şen olasın Muş Ovası

İndim kuyu dibine de
Kuyu dibi saz imiş
Gelin diye sarıldım da
Suna boylu yar imiş

Ay oğlan Adanalı da
Evleri badanalı
Cepte harçlık kalmadı da
Kızlara dadanalı

İndim kuyu dibine de
Baktım suyun rengine
Analar kız besliyor da
Vermiyor sevdiğine

Gel oğlan bize gidek de
Güle nergize gidek
Ya gel sen bize gidek de
Ya ben al size gidek

Evin önü sarmaşık
Sarmadan oldum aşık
Yar şuradan gelirken
Elimden düştü kaşık

Gümbürdesin evimizin kuyusu
Yarim güzel ayrılmam doğrusu

Su gelir ula mula
İçinde karayılan
Seni göresim geldi
Beyaz mintanlı oğlan

Gümbürdesin evimizin kuyusu
Yarim güzel ayrılmam doğrusu

Cuvaramın incesi
Gönlümün eğlencesi
Hem gündüz gel hem gece
İlle bayram gecesi

Cuvaramı ince sar
Almıyor anaklarım
Usul usul sev beni
Ağrıyor yanaklarım

Cuvaramın incesi
Bak dumana dumana
Ela gözlü gül yarim
Gel imana imana

Durdu Demirel - Allı Yemeni

Yemenim yeleyi ile
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni
Ben düştüm gurbet ele
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni
Yedi mendil çürüttüm
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni
Gelmez yarim gül ile
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni

Yemenimin uçları
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni
Çıkamam yokuşları
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni
Yarime kurban olsun
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni
Yedi köyün kuşları
Duvam allı yemeni duvam pullu yemeni

Duran Duran - Winter Marches On

The trade's on.
She drains emotion
To drink from her breast of fortune.
Dreams have frozen crystal in the morning.
Birth time rose;
A thorn for coronation.

All arise from your rest.
We will find enough there to feed you.
Soon you'll belong to the blest.
Spare us your lives while we need you.

Loud is the music the crowd is bringing
Out of my head as the winter marches on.
Loud is the music. The sky is ringing.
Out of my head as the winter marches on.

Loud is the music the crowd is bringing
Out of my head as the winter marches on.
Loud is the music. The sky is ringing.
Out of my head as the winter marches on.

And on.
Winter marches on.

Duran Duran - Wild Boys

The wild boys are calling
On their way back from the fire
In august moon's surrender to
A dust cloud on the rise
Wild boys fallen far from glory
Reckless and so hungered
On the razors edge you trail
Because there's murder by the roadside
In a sore afraid new world

They tried to break us,
Looks like they'll try again

Wild boys never lose it
Wild boys never chose this way
Wild boys never close your eyes
Wild boys always shine

You got sirens for a welcome
There's bloodstain for your pain
And your telephone been ringing while
You're dancing in the rain
Wild boys wonder where is glory
Where is all you angels
Now the figureheads have fell
And lovers war with arrows over
Secrets they could tell

They tried to tame you
Looks like they'll try again

Wild boys never lose it
Wild boys never chose this way
Wild boys never close your eyes
Wild boys always shine

Pick it up
This'll get you out of your head

China's hangin' out by the railings
Of the motorshed
She goes with a real hit biker
He's a metalhead
She looks me up and down
Talkin' dirty eyes
Sweet sayin' boy baby
I could lick ya any time

Keep it up
That's right...here we go again

Bit later I'm gonna run
Into her round the back
While other guys break heads
In the Shugar Shack
Don't give me drink I don't wanna
Get too stoned
Then we're gonna see who's gonna
Take who home

The violence of summer
A love's taking over
It starts with desire
Ends up under cover

Those lips will make me rise
You may look down but don't think twice
Slow death is on the way
So what man I still want to play....

One, two
This'll get you out of your mind
This'll get you up...let's go

Maybe take a ride goin' south
Where her mother writes
Before bad news catches up
We still got a little time
We'll leave it all so far away
One thing is sure we shouldn't stay
I take it all little Chine gonna
Get the runaround a run... a runaround

The violence of summer
A love's taking over
It starts with desire
Ends up under cover

China... na china...nanana
China... na china...nanana
China... na china...nanana
China... na china...nana

The violence of summer
A love's taking over
It starts with desire
Ends up under cover...mmm... love's takin' over
Yes love's takin' over
Love's takin over...

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa